Yeni Anayasa isteniyor da…
Yeni Anayasa’ya gelene kadar “mevcut anayasa” uygulanabiliyor mu?...
Asıl oraya bir baksak.
Tamam... Sivil bir anayasa özlemini anlayabiliyoruz.
82 Anayasası için yapılan darbe anayasası eleştirilerini de anlıyoruz.
Ama şunu belirtelim...
Darbe ürünü dediğimiz o 82 Anayasası, halk oylaması sonucu toplam seçmenin % 91,37’sinin evet oyuyla kabul edilmiş bir anayasa...
% 91,37’ye tekabül eden 17.215.559 seçmenin silah zoruyla oy kullandığını iddia edemeyiz herhalde.
Yani bu yüksek oy oranına istinaden 82 Anayasasının bir toplumsal mutabakatın sonucu olduğunu söylesek yanlış olmaz herhalde.
Peki yıllar içerisinde sürekli bir değişime uğrayan meri 82 Anayasamızın hangi maddeleri tukaka misal?..
Veya hangi maddeler çok kötü, toplumun gerisinde?…
Hangi maddeler gidecek, ne gidecek de ne gelecek?..
Yeni anayasa gelince aya mı uçacağız misal?
Şimdiki anayasa ne kadar uygulanıyor?
Şimdiki anayasanın “iyi”, “doğru”, “güzel” maddelerini kelimenin tam anlamıyla uygulayabilsek yine de kalkmaz mıyız şaha?
Hele hele asıl sorun anayasada mı, yoksa uygulamada mı asıl ona bakmak gerekmiyor mu?
En mükemmel anayasayı yapın; uygulamada onu gözardı ederseniz ne değişir?
Ve anayasanın ruhuna uygun davranacaksanız mevcudu o ruha uygulayamaz mısınız?
Sorun yazılı metinlerden ziyade uygulamada değil mi özünde?
Ki misal, Birleşik Krallık’ın yazılı bir anayasası  olmamasına rağmen, salt anayasal geleneklerle uygulamayı ayakta tutmuyor mu?
Peki neden acaba şu an bulunduğumuz noktadayız? 
Ve neden bir adım ileri gidemiyoruz?
Çünkü durup durup kaşınan laiklik başta olmak üzere, bazı ilkeler var ya devletin temeli kabul ettiğimiz…
Hele hele ilk dört madde var ya…
Bazı kesimlere batan…
En son; eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman; Selcan Taşçı’nın enfes benzetmesiyle “hükümsüz lakırtılar” etti.
“Değiştirilemez maddeleri olmayan dindar anayasa” teklif etti.
Bizim anayasa dinsiz mi; dine tarafsız mı?..
Laiklik halen neden ille de “dinsizlik” olarak gösterilir; hele ki eski bir TBMM Başkanı’nın bunu çarpıtması ne akla hizmettir, anlamak mümkün değil.
Amaç ilk dört madde ise...
E söylersiniz; nihayetinde “hükümsüz lakırtı” yaparsınız.
Amma velakin…
Anayasanın  “Değiştirilemeyecek Hükümler” başlıklı 4.maddesi ne diyor?
1,2,3.maddelerin değiştirilemez olduğunu...
Başka ne diyor?
Ki burası çok önemli:
“Değiştirilmesi dahi teklif edilemez.”
O halde?
Anayasanın bu maddelerinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez denmekteyken durup durup ısıtmak niye?
Kasıtlı karıştırma mı?..
Peki bu çıkışları yapanlara  bir yaptırım yok mu?..
Basbayağı suç değil mi aslında bu?..
Ne yani, önce “değiştirilemeyecek hükümler” başlıklı 4.maddeyi mi değiştireceksiniz?
Nasıl?
Hangi hukuki metotla?..
İlk dört madde, Anayasanın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgileridir.
Şu an Türkiye’nin öylesine öncelikli sorunları var ki, bir sıralama yapsanız anayasa çok gerilerde kalacaktır.
Tarımın ve çiftçinin halinden, ekonomiye; liyakatin dibe vurduğu atamalardan tutun, dış politikadaki yalnızlığa; Suriye başta olmak üzere güney sınırlarımızdaki sorunlardan düzensiz göçmen gibi devasa bir derde kadar anayasa bu sorunların neresinde bugünkü şartlar dahilinde?
“Hükümsüz lakırtılar” ile gündem oluşturmak isteniyor kuşkusuz.
Ama boşa kürek çekmek bu, kırmızı çizgiler asılken.