KANSER

Dün, bir  cenazede uzun yıllardan beri görmediğim arkadaşıma rastladım. Birbirimizi zor tanıdık. Yıllar herşeyi alıp götürüyor. Bana pek değişmemişsin dedi. Bana, kemoterapi gördüğünü, mide kanseri olduğunu ve kanserin her yerine yayıldığını anlattı. Çanakkale de yaşıyormuş. İnanan biriyim ve ölümden korkmuyorum dedi. Annem. Babam, ablam, ve bir çok arkadaşım hepsi orada, öbür dünyada beni bekliyorlar dedikten sonra şunları söyledi: “Günümüzde neredeyse grip kadar yaygınlaştı bu kanser. Hep duyardım,  Ali abi, akciğer kanseri olmuş, Yalçın abi, mide kanseri olmuş diye. Sonra benim başıma geldi. Ailede ilk kez anneannemde görüldü bu hastalık. Anneannem büyütmüş beni dört yaşıma kadar ve ona anne dermişim. O yılları pek hatırlamıyorum. Benim kanser olduğum anlaşılınca önce midemin bir parçası alındı. Sonra ilaç tedavisine başlandı. Kontrol sırasında midemin diğer kısmında da kanserli hücrelere rastlanınca ameliyat olmam gerekliliği ortaya çıktı. Ameliyat yapmadılar. Kemoterapiye başladılar. Saçlarım döküldü. (Bu arada bir fotoğraf çıkardı ve Çanakkalenin en yakışıklısı bendim dedi.) 110 kilodan 75 kiloya düştüm. Ayaklarım hiçbirşey hissetmiyor. (Ayakkabısını çıkardı ve ayaklarına elleri ile vurdu.)Bu öyle bir hastalık ki, ne yaparsanız yapın bir şey gelmiyor elinizden.  Öylece ölümü bekliyorsunuz. Bu hastalık öyle bir şey ki; her gün size ben burdayım,  deyip pis pis gülüyor adeta.

İlk kemoterapiye ağlayarak girdim, şimdikilere giderken biraz daha iyiyim. Kan değerlerim düştüğünde  gözlerim dolu dolu  eşime sormuştum, çok mu ciddi durumum? Halbuki, ben biliyordum durumunun ne kadar ciddi olduğunu. Eşim beni teselli etsin istemiştim. Bu süreçte eşimin ne kadar iyi olduğunu bir kez daha gördüm ve anladım. Eş çok önemli biliyormusun? Sana bakacak, ilgilenecek ve en önemlisi moral verecek. Eşimle,  çocuklarımla ve arkadaşlarımla  daha ne kadar zaman geçireceğim bilemiyorum.Yaşadığım süreyi değerlendirip, vakit varken hep onların yanında olmak istiyorum. Herşeyin Allahtan geldiğinin bilinci ile yaşamaya devam edeceğim. Rabbim kimseye acı çektirmesin, dermansız dert vermesin.”

Öyle ya da böyle bir süre sonra hiçbirimiz olmayacağız yeryüzünde. İşte bunun için biraz daha dikkat eksek kendimize ve çevredekilere iyi olacak.

/////


ÇAM KOZALAĞI


Çam kozalağı genellikle süs eşyalarında kullanılır. Çoğu kişi bilmezse de çam kozalağının insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Üst solunum yolu hastalıkları için birebir fayda sağlar. Genellikle yeşil hâlinde kullanılan kozalaklar vitamin ve mineral bakımından zengindir. Kozalaklar sadece kaynatılarak değil öğütülerek de tüketilir. Kozalaklar yaz sonu ve son baharın başında toplanır. Yeşil hâlde toplanılan çam kozalakları kaynatılır. Bir gün dinlendikten sonra süzülüp içerisine bal eklenerek tüketildiğinde boğazdaki mikropları temizler. Etkili bir balgam sökücüdür. Öksürme, bronşit ve nefes darlığı gibi hastalıklar sırasında tüketildiğinde hızlı bir tedavi süreci sağlar. Hastalıklara karşı bağışıklığın direncini artırır. Çam kozalakları kozmetiklerden yıpranmış saçların daha parlak ve canlı durması için de kullanılır. Kırışıklığı ve yaşlanmayı azaltır. Çam kozalağı sakinleştiriciliği sayesinde sinirleri yatıştırır.
Çam kozalağı sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş etlerindeki enfeksiyonlu hücreleri yok eder. Diş köklerinin güçlenmesini sağlar. Bir yemek kaşığı zeytinyağı, bir tane öğütülmüş çam kozalağı ve bir kaşık balmumu karıştırılarak yaraya sürüldüğünde burada deforme olmuş hücreleri yeniler.