BAKIŞ

Son yılların moda cümlesi zamanım yok. İnsanlar bu yüzyılda sürekli koşturuyorlar. İşler yetişmiyor, zaman yetmiyor. Kimsenin kimseye ayıracak zamanı kalmadı. Aslında zaman geçip gidiyor ve bu hengame arasında her dakika biraz daha yaşlanıyoruz. Zaman ömrümüzden sürekli çalıyor. Farkında bile değiliz. Her an o kaçamayacağımız şeye bir adım daha yaklaşıyoruz. Aslında her nefes alışımızda aklımıza getirmeli aklımızdan hiç çıkarmamalıyız onu. Ya beklemediğimiz bir anda geliverirse. Kaçamadığımız tek şey ölüm sevgili dostlar. Akşam olup yattığımızda bir daha uyanamazsak. Kapattığımız gözlerimizi açamazsak. Düşünün bakalım. Kime kalmış bu dünya. Herşeyi bırakıp gidiyorsun.

İnsanoğlu ne kendine nede sevdiklerine ölümü yakıştıramıyor nedense. Olumlu yönden bakacak olursak ölüm aslında Allah'a bir kavuşmadır. Sonsuz hayatın ilk adımıdır. Dünyada ki süreli hayat bitmiştir. Bizler hiçbir zaman ölümün ansızın geleceğini ve bir gün bizimde öleceğimizi unutmamalıyız. Ölümü gözlerimizi yeni bir güne açtığımız unutup gidiyoruz. 

“Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çok hatırlayın.” demiş Peygamberimiz, yüzyıllar ötesinden. Bu dünyaya gelme, yaratılış amacını unutmadan yaşamak ve ölünce de öbür dünya da kazanabilmek için ölümü akıldan çıkarmamak gerekir.

“İşittik ve itaat ettik. Ey rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız Sanadır”. Bakara,2/285

///////////

NE İNSANLAR VAR!

“Gemlik Hatırası”

Gemlik aklımda hiç yokken gittiğim ve kaldığım bir yer. Gemlik-Balıkesir derken zaman geçip gidiyor. Gemlik çok güzel bir yer. Her yere yakın. Ucuz ve her an Bursaya gidebileceğiniz bir yerleşim merkezi. Yıllarca içinden geçtiğim yerde bir gün oturacağım asla aklıma gelmezdi. Özellikle,  Celal Bayar’ın doğduğu yeri merak ederdim. Şimdi ise kaldığımız evden yürüyerek bile gidip gelmek mümkün. Umurbey, Gemlik’in gelişen bir mahallesi. Çok güzel villalar yapılıyor ve denizi görebiliyorsunuz.

Kısaca Gemlik’ten bahsettikten sonra konumuza gelelim. Birgün Gemlik'in sahil boyunda bankta oturuyorum. Yanımda ki banka biri geldi ve oturdu.Kısa bir süre sonra yanımdaki arkadaşın ön kısmına bir güvercin kondu. Bunu gören kişi hemen cebinden mısır çıkardı ve güvercine atmaya başladı.  Bilenler hatırlar, orada birçok güvercin var ve bu meydandaki güvercinlere vatandaşlar tarafından yem atılır. Bizim Alihikmet Paşa Meydanında olduğu gibi genellikle oralarda satılan buğday olur. . Yanımdaki arkadaşın güvercine mısır atması dikkatimi çekmişti. O sırada başka güvercinlerde gelince kişi diğer cebinden çıkardığı buğdayları yeni gelen güvercinlere attı. İşte o zaman bende sordum. Neden ilk gelen gelen güvercine mısır attın? Diye. Bana güvercine dikkatle bakmamı istedi. Baktık ve bir şey göremedim. Sonra şunları söyledi.”Bu güvercin hasta. Gagasını açıp kapatamıyor. Bu yüzden kendisine verilen buğdayları gagası ile toplayıp yiyemiyor. Ancak; mısır gibi iri taneli şeyleri yiyebiliyor. Ben bunu görünce aç kaldığını düşünerek mısır aldım ve vermeye başladım. O günden beni tanıyor ve saat 11.00 de ve 17.00 de burada beni bekliyor. Saatini de asla şaşırmaz”.

Ne insanlar var değilmi? Güvercinin gagasının tam olarak açılıp kapanmadığını gören bir kişi ona ne yapabilirim? diye düşünerek daha iri taneli mısır alıyor ve hen gün onu beslemeye aynı saatte aynı yere geliyor.  Teşekkürler İsmet abi.