BAKIŞ

Mürsel Sabancı, Balıkesir Büyükşehir Belediyesin de Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapıyor. Başarılı, aktif ve yaptıkları ile ses getiren bir yapısı var. Kendisi ile birlikte yıllar önce çalışma fırsatı bulan kişilerden biriyim. Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Strateji ve AR-GE Şube Müdürlüğünde görevli idi ve bu konuda iz bırakan önemli çalışmaları vardı. Balıkesir Kent Konseyi Başkanı olan Sayın Mürsel Sabancı şu anda da ekibi ile birlikte çok güzel çalışmalar yapıyor.

Geçtiğimiz günlerde yapılan Balıkesir Kent Konseyi Genel Kurulu bunun önemli bir göstergesiydi. Çok iyi hazırlanılmıştı . Genel kurulda bir kez daha gördük ki; Balıkesir’in tüm paydaşlarıyla iletişim ve iş birliği yapılırsa, demokratik ve katılımcı yönetim sergilenirse ve siyaset üstü bir anlayışla çalışılırsa, ortak aklın ve gönüllülüğün gücüyle birlikte çok güzel şeyler yapılabiliyor.

Ben bir Balıkesirli olarak Konsey Başkanı Mürsel Sabancı’ya, ekibine  teşekkürü borç bilirim. Genel Kurul da yer alan gönüllü kişilere, tüm Balıkesir sevdalılarına bugüne kadar ki emeklerinden dolayı da ayrıca teşekkür ederim.

/////
Osmanlı Dönemindeki Düğün Gelenekleri

“Hem ağlarım hem de giderim”

Günümüzde Osmanlı düğünü adı altında, mehteran müzikleri eşliğinde semazenlerin döndüğü düğünler oluyor ancak Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki düğün geleneklerinin bunlarla pek alakası yok. Günümüzde görüyoruz ki; bazen özellikle zengin ve gösterişi seven kesim de “Osmanlı Düğünü” adı altında bazen gelinin dahi orada bulunmadığı, mehteran müzikleri eşliğinde semazenlerin döndüğü düğünler yapılıyor. Oysa Osmanlı İmparatorluğu döneminde böyle saçma sapan düğünler hiç olmamıştır. Genellikle görücü usulü ile kız isteme âdetinin ardından başlayan düğün hazırlıkları kısa sürede bitirilir ve evlenecek oğlan ve kızın aileleri yaşadıkları yerin Kadı Efendisine gidip düğün için izin isterlerdi.

Günümüzdeki çiftlere ders olması açısından şu notu da ekleyeyim: Şer'iyye Sicillerinde yani kadıların tuttuğu kayıtların bazılarında iki tarafın da kesinlikle israftan kaçınmaları gerektiği, bunun dinen caiz olmadığı şartının da eklenerek düğünlere izin verildiği görülür. Ayrıca, yine kadılar bir nevi evlilik sözleşmesi diyebileceğimiz sözleşme ile herhangi bir boşanma durumunda hâtun kişilerin haklarını baştan güvenceye alırlardı. Damat adayının da müslüman olup olmadığı şahitlerle ispatlanır idi. Düğün için onay alındıktan sonra erkek tarafı parası ile bir tellal tutar ve düğünü mahalleye ve çevre mahallelere ilan ettirirdi. Eğer ailelerin durumları iyi ise nahıl dediğimiz süslenmiş ağaçlar hazırlanırdı. şekerler, tatlılar, kına, düğün pilavı ve dolma başta olmak üzere yiyecekler hazırlanmaya yahut satın alınmaya başlanırdı. Pazartesi günü gelin çeyizi damat evine gönderilir, yol kesen çocuklara şeker dağıtılırdı. Çarşamba gecesi ise kına gecesi düzenlenirdi. Kına gecesi kız evinde yapılır, erkekler asla giremezlerdi. Burada gelin kişisine kına yakılırken damadın anası gelinin avuçlarına birer altın bırakırdı. Perşembe günü öğle yahut ikindi namazından sonra düğün başlar idi. Nihayetinde düğün de bittikten sonra imam/müftü efendi, çiftimizin nikahını kıyıp evlilik belgelerini teslim eder ve kızın anası da ağlar iken kız hem ağlar hem de gider idi. Mehteran, semazen gibi uygulamalar ise hiçbir zaman olmamıştır bu düğünlerde.