ASIL DEZENFORMASYON: CEHALET

1844 ila 1900 yılları arasında yaşayan Nietzsche bakın ne demiş teee o zamanlarda:
“Toplumları cehaletten modern bir eğitim kurtarır. Eğitim seviyesi düşük milletler cehalet tuzağına düşerler. Cahil toplumlarda demokrasi olmasının hiçbir faydası yoktur. Çünkü cahil halklar genellikle kendilerini para, iş, vatan ve din gibi unsurlarla kandıranlara oy verirler. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak gibidir. Hiçbir faydası yoktur. Cehaletten kurtulmanın tek yolu çağdaş eğitimdir.”
Peki, Adnan Menderes ne demişti: 
“Köy Enstitüleri, yöneten kesimden daha akıllı bir vatandaş profili oluşturuyor. Bu, kabul edilemez.”
Peki tespit budur da neden siyasete akıllılardan seçim yapılmaz ve tercihler o yönde oluşmaz?
Siyasetin siyasi parti liderlerine endekslendiği ülkemizde neden siyasi parti liderleri yöneten kesimi seçip tercih ederken liyakata bakmaz?..
Siyasetçi siyaseti yükselteceğine halkın cahil kalmasına göz mü yummalı?..
Nitekim öyle olmuş işte!
Türkiye’nin önündeki temel sorun da cehalettir.
Okumayan, araştırmayan, düşünmeyen, sorgulamayan bir büyük kitle vardır ki, neye inanmak isterse ona inanıyor.
Ülkece savrulmamız ondan değil mi asıl?
Uçlarda yaşıyoruz…
Dengemiz kayboldu.
Bu manada siyaset diline bakıyorsunuz; topluma yön verecek, akılcı, yol gösterici, kapsayıcı bir dil bekliyorsunuz, ki olması gereken de budur zaten.
Ama ne görüyorsunuz; ağzı bozuk bir siyaset dili.
Birbirine hakaret edenler ve bu hakaretleri hiç sakınmadan ve de sıkılmadan kameralar karşısında sarfedenler…
Tam da böyle bir ortamda amacı yalan haberle mücadele diye gösterilip birden fazla yasada değişiklik öngören ve artık kanıksanan adıyla dezenformasyon yasası geliyor gündemimize..
Genel Kurul’da görüşülecek öyle bir madde var ki:
“Halk arasında endişe, korku, veya panik yaratma saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı  ile ilgili gerçeğe aykırı bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde  alenen yayan kimsenin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması”
Baştan söyleyelim bu yasanın bu ve başka maddeleri Anayasa Mahkemesi’ne iptal istemiyle gittiğinde Yüksek Mahkeme bunu iptal edecektir.
Yasayı hazırlayanlar bunu bilmez mi; bilseler de maksat gerçekten korku salmak mı?.. AYM karar verene kadar astığım astık kestiğim kestik mi?..
Salt bu madde hukuk açısından öylesine sakıncalı ve muğlak ki!
Saikiyle…
Kamu barışını bozmaya elverişli şekilde… gibi ifadeler yanında bilginin gerçeğe aykırı olduğunu, hele hele iç ve dış güvenliği, kamu düzenini, genel sağlığa  aykırı olduğunu kim hangi zaman dilimine göre nasıl tespit edecek?.
Günümüz öyle bir dünya ki, bugün yazdığınız bugün olmasa da yarın doğru olabiliyor. Keza kamu barışını yalan haber nasıl bozacak; kamu barışı bozulmuyorsa bundan nasıl ceza çıkarılacak?.. 
Mesela “dolar 10 gün içinde 20 lira olacak” demek kamu barışını bozacak mı; peki “doların 10 gün içinde 20 lira olma ihtimali var” denirse yine bozulmuş mu olacak barış ve bu yalan haber mi şimdi?..
Enflasyon tahminleri yapan araştırmacılar, akademisyenler artık konuşamayacak mı?..
“Tehlikenin farkında mısınız” diyemeyecek mi misal bir çiftçi?
Velhasıl…
Yalan haber hep vardır. Yalanla mücadele cezayla değil doğru bilgiyle olur. Doğru bilgi yerine ceza sopası gösterilirse asıl kamu barışını bozacak olan budur.
Cehalet her kötülüğün başıdır. O yüzden doğru nedir araştırmazsanız kendiniz dipsiz kuyuya düşersiniz.
Ve bakınız tam da bu sırada ne oldu? 
Troller fişekledi, Sayın İçişleri Bakanı, aslı astarı olmayan bir konuda Sezgin Tanrıkulu’ya atfen “Ben dışişleri bakanı olursam SİHA’ların üretimine son vereceğim diyor. Ulan, bu millet seni Dışişleri Bakanı değil, Dışişlerinin lağımcısı yapmaz” dedi.
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı’nın ağzından bu şekilde sözler duymak, ulanlı, lağımlı ifadeler duymak çok rencide edici, bu dil, Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanına yakışmıyor, bu tarzdan ivedilikle vazgeçilmeli.
Ama dil kısmının ötesinde, böyle bir konuşma olmadı ki, troller fişekledi, Sayın Bakan, inandı…
Bilgiyi doğrulamadı, doğrulatmadı.
Gerçekten dezenformasyon bu işte…
Bilgiyi yok saymak.
Cehalet.
Siz yalan haberi cezayla değil ancak doğru bilgiyle önleyebilirsiniz, yalan haber hep vardı ve ona karşı da tekzip gibi, hukuk davaları gibi zaten elinizde yasal düzenlemeler var.
Dediğimiz gibi görünen köy kılavuz istemez, bu yasanın sonu AYM’den çıkacak iptaldir.
Peki yine akıl dışı düzenlemelerle ceza peşinde koşmak niye?
Kime ne fayda?