Balıkesir Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hüdayi Tanrıkulu, 20 Mayıs ‘Dünya Arı Günü’nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada arı ve yaşam arasındaki öneme dikkat çekti.

Balıkesir Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hüdayi Tanrıkulu,20 Mayıs Dünya Arı günü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Hızla azalan doğal bitkisel alanlar, ormanlık alanlar, bilinçsiz ağaçlandırmaların arıları yok oluşa doğru sürüklediğini söyleyen Başkan Tanrıkulu, “Arıların sağlığını tehdit eden onlarca hastalığı tehdit olmaktan çıkarıp minimize etmek üzere ulusal bir proje uygulanmalıdır” dedi.

Tanrıkulu, 20 Mayıs Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı açıklama şu şekilde; “Gün geçtikçe hem Dünyada hem de ülkemizde daha önemli hale gelen, varlığıyla insanoğluna vazgeçilmez, hayati derecede yararları olan arıların gündeme alındığı Dünya Arı Günü’nün amacı; Arıların ve diğer tozlayıcıların (bitkisel tozlaşma sağlayıcıların) insanlık ve dünyamız için taşıdıkları önemin hatırlatılması, bu konuda bir farkındalık oluşturulması ile arıların ve diğer tozlayıcıların gelişebilmesi için hayatta kalma koşullarını iyileştirmek ve yaşam alanlarına ışık tutmaktır.Tozlayıcılar, ekosistemin korunmasında, yükselen dünya nüfusunun sürdürülebilir bir şekilde beslenmesinde, biyo çeşitliliğin korunmasına yardımcı olmada hayati derecede önemli bir rol oynamaktadır.Albert Einstein’nın “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır.” değerlendirmesi, bu önemin çok çarpıcı şekilde ifade edilmesidir.

 

Arılar yaşam demek, arı varsa hayat var. Hepimizin yaşamı, onların yaşamına bağlıdır. Onlarsız, yemeye alışkın olduğumuz ürünlerin çoğu tehlikeye girmektedir.Tozlaşma, bitkiler dünyasında, türlerin devamlılığını sağlar. Yapılan gözlemlere göre, insanların besinlerinin % 90’ından fazlasını oluşturan 100 bitki türünden dörtte üçü arıların tozlaşması (polinasyon) sayesinde elde edilmektedir.Hastalıkların korunma ve tedavisinde bal, Polen, arı sütü ve propolis gibi arı ürünlerinin kullanılması önemli bir konu olarak görülmektedir.Ülkemiz sahip olduğu yaklaşık 8.128.000 kovan varlığı ile dünyada 2. sırada, 110-120 bin tondolayındaki bal üretimi ile dünyada 6. sıralarda yer almaktadır. Hem kovan varlığı hem de bal üretimi bakımından dünyanın en önemli ülkeleri arasındadır.


İklimsel değişiklikler, artan orman yangınları, doğal yaşamı tehdit eden unsurlar arıcılık sektörünü de olumsuz etkilemekte ve geçici-kalıcı verim kayıpları meydana gelebilmektedir.Yukarında belirtilen istatistiki veriler bize şu mesajı veriyor. Bu kadar büyük üretim potansiyeline sahip Ülkemizde neden istenilen verimi elde edemiyoruz. Kovan başı üretimi neden artıramadık.Arıcılıkta, önemine binaen yasal ve yapısal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.Tarım ve Orman Bakanlığında, arıcılık sektörünün tüm bileşenlerinin temsil edileceği, bütçesi olan, düzenli olarak verilerin kayıt altına alındığı, koordinasyon odaklı bir daire başkanlığının kurulması önem arz etmektedir.

Arı yetiştiriciliği ve zirai mücadelede koordinasyon sağlanmalıdır. Bu çağda gelişmiş teknolojik imkanlara sahip olduğumuz halde, halen zirai mücadele ile arıların ölümüne sebep olmak büyük bir eksikliktir. Bunun vebali de vardır.Hem arı sağlığı, hem de bitki sağlığı için olası hastalık veya zararlılarla mücadelede bireysel uygulama terk edilmelidir. Toplu mücadele uygulamasına geçilmelidir ve zorunlu olmalıdır.Giderek zorlaşan iklimsel ve coğrafi şartlar arıların yaşam döngüsünü etkilemektedir.

Hızla azalan doğal bitkisel alanlar, ormanlık alanlar, bilinçsiz ağaçlandırmalar, arıları yok oluşa doğru sürüklemektedir.Kamu, STK’lar ve özel sektör işbirliği ile arıların sağlığını tehdit eden onlarca hastalığı tehdit olmaktan çıkarıp minimize etmek üzere ulusal bir proje uygulanmalıdır.Arıcılık faaliyetleri eğitim çalışmalarıyla bilinçli olarak yürütülmeli, planlı, programlı bir yetiştiricilik sistemiyle, yüksek verimli ana hatlar elde edilmelidir.Arıların geleceği insanların geleceği demektir.”